Pandemi Döneminde En Çarpıcı 10 Sanat Olayı

Tüm dünyayı evlere kapatan bu çaptaki bir salgın, kültür sanat dünyasının geleceğini nasıl etkileyecektir diye düşündüğümde -belki de pozitif kişiliğim nedeniyle- sanatçıların ve sanat profesyonellerinin değerinin çok daha fazla anlaşılacağı, çevrimiçi sanatın yükselişe geçeceği  ve sanatçıların bu dönemde  çok çarpıcı eserler üreteceği sonucuna varıyorum. Dünyanın farklı yerlerinden aynı deneyimi paylaşan insanlar sanat eserleri aracılığıyla bu dönemde ne yaşadıklarını, nasıl hissettiklerini ve gerçekliklerinin nasıl değiştiğini ifade ediyorlar. Sanat ortak bir dil yaratmaya fayda sağlıyor. Şu an için kültür-sanat ortamının geleceği ile ilgili gerçekçi bir tahmin yürütmenin zor olacağının farkında olarak, elimizdeki pozitif sonuçlara odaklanmamızın daha mantıklı olduğunu düşünüyorum.

Pandemi döneminde çoğunluk hiç olmadığı kadar kendisiyle zaman geçirmeye başladı ve  anlam arayışına girdi. Kriz ve tecrit zamanında, sanatın rolü, farkında olsak da olmasak da hayatımızın merkezinde yer almaya başladı. Küresel düzeyde yaşadığımız bu kriz sırasında kültür-sanat, en büyük birleştirici ve iyileştirici güçlerden biri olmaya devam ediyor. Böyle zor zamanlarda insanlar sanata her zamankinden daha çok ihtiyaç duyuyor. Salgının en ağır seyrettiği ülkelerden İtalya’da karantinadaki insanların balkonlara çıkıp birlikte şarkılar söylemeleri de, bu görüntülerin sosyal medyada en çok paylaşılan videolardan olması da bu ihtiyacın sonucu olarak okunabilir. Pek çok çalışma, kültürel hayata katılım ile ruhsal sağlık arasında güçlü bir bağ olduğunu gösteriyor. Bence hepimiz sanatın ve sanatçının önemini bu dönemde daha çok içselleştirdik.

Bundan 7 yıl önce online sanat galerisi kuracağımı söylediğimde, sanat eserinin yakından görmeden satın alınamayacağını söyleyerek herkes bana gülmüştü. Bugün geldiğimiz noktada ise mevcut koşullar, çevrimiçi ortamları kültür kurumlarının asıl mecrasına dönüştürdü. En temel özelliklerinden biri insanları bir araya getirmek olan kültür-sanat alanı bu koşullar altında çok zor bir dönemden geçse de, yeni ve yaratıcı çözümlerle kendi geleceğini de şekillendirmeye başladı. Sanal sergiler, canlı yayınlarla konserler, çevrimiçi sanatçı sohbetleri ve online performanslar, sanata özgürlük alanı açarak bu süreçte dijital ortama evrildi. Elbette sanat eserini mekan ile algılamak ve birebir iletişim içinde olmak ayrı bir haz ama bu dönemde birçok müzenin sanal turlarından yararlanmak fena da olmadı.

Pandemi döneminde ortaya konulan çalışmalarda, özellikle algının değişime uğradığına ve yaratıcılığın arttığına tanıklık ettik. Eski “normal” zamanlarda karşılaşamayacağımız türde projeler bizi şaşırtarak ve sevindirerek ekranlarımıza geldi. Pandemi, sosyal etkileşimleri kısıtlanarak evlerine kapanan birçok sanatçının bambaşka düşünmesine ve üretmesine vesile oldu. Bu dönemde benim de radarıma takılan ve çok beğendiğim projeleri sizler için bir araya getirdim. Umarım beğenirsiniz.

 

10) artnivo.com online sergi- Staying with the Trouble

artnivo, pandemi döneminde sanatçıların üretim alanlarının ve ilgilerinin değişimini göz önünde bulundurarak, son dönem çalışmalarını kendi ev-atölye ortamlarındaki sergileme görselleriyle bir araya getiriyor. Çoğu sanatçının atölyesinin kapandığı, üretim alanlarının daraldığı bu dönemde, eserlerin de boyutlarının küçüldüğü görülüyor. artnivo, atölye ziyaretlerine mola verdiği bu dönemde, sanatçılardan kendi üretim ortamlarında çalışmalarını yerleştirerek fotoğraflamasını istedi. Böylece uzaktan da olsa küçük bir atölye ziyareti yapabildik.

 

9) Performistanbul – Stay LIVE At Home” performans serisi

’Perform İstanbul’un pandeminin ilk zamanlarında kolektif bir deneyim ve paylaşım ağı yaratmayı amaçlayarak başlattığı “Stay LIVE At Home” performans serisine hem performans sanatçıları  hem de izleyiciler güvenli ortamlarından çevrimiçi dahil olurken, performans sanatının dönüşümü ve sürdürülebilirliğine önemli bir örnek oluşturdular.

8) Zilberman -Unlock’ / ‘Kilidi aç’ sergisi

Unlock başlıklı sergi, yaklaşık bir yılı aşkın süredir dünyanın korkunç maddi ve manevî bedeller karşılığında mücadele ettiği koronavirüs / Covid – 19 pandemisinin yarattığı sosyal, kültürel ve ekonomik sarsıntıya karşı, kültür – sanatın yapıcı, iyileştirici ve birleştirici enerjisini öneriyor. Sergi, insanlığın maruz kaldığı ve pek çok kültür sanat faaliyetinin ertelenmesine neden olan ‘Lockdown’ / ‘Karantina’ uygulaması karşısında kapıların bir tür ‘yoğun bakım’ kaynağı olarak, adeta ‘7/24’ bir sorumluluk ve anlayışla açık tutulmasını ve bu alanın emekçilerini, izleyicisi ile mümkün olan her koşulda buluşturabilmeyi amaçlıyor.

7) I ME CE-  DISCO-19 Sergisi

“Temel içgüdümüz hayatta kalmak değil de eğlenmek olabilir. Tekrar düşünmek için işte size fırsat: DISKO-19”

DISKO-19 sergisi pandemi döneminde evinden çıkamayan I ME CE’nin iki sanat direktörünün başının altından çıktı. Sonsuz bir dijital kanvasta sanatçılar buluşsa beraber iş üretseler… Ürettiler.

İşin artistik arka planında alınan kararlardan biri minyatür estetiği kullanılması. Pera Müzesi’nde gerçekleşen “Güncel Sanatta Minyatür” sergisiyle komşu olmak tamamen tesadüf ama zamanlaması manidar. Ortaya çıkan bu eser Rönesans’ın karnavalesk ustası Brugel’in de yapıtlarını anımsatması da cabası. Elbette kendisinin “Triumph of Death (1562) Ölümün Zaferi” isimli resim tarihinin salgın ile ilgili en önemli eseri olması da tamamen tesadüf.

Tesadüf olmayan bir şey varsa serginin ismi ve katılan sanatçılar. DISKO-19, I ME CE ve sanatçılar Elçin Arpaçay, Merve Heper ve Emine Sandal tarafından öngörülen subjektif bir normalleşme tasarısı. Ancak bu tasarı çok fiktif değil. Belki işimize yarar. Uzmanlar pandemilerin artacağı görüşünde. Buradaki detaylara iyi bakın, notlarınızı alın. Tekrar eve kapanırsanız nasıl eğleneceğinize dair ilham verici unsurlar bulacaksınız.

Eğlence, gece hayatı, özlenen festivaller ve en nihayetinde “disko” sahnesi, karantinanın her yönden kısıtlayıcı etkisiyle baş etmek üzere gelecek günleri bir mizansen çerçevesinde hayal edebilmek adına kurgulanmış, sanat izleyicisinin faydasına sunulmuştur. Dünya savaşları, büyük felaketler, salgınlar gibi yıkıcı etkiler bırakan ve türün çaresizliğini gösteren olaylardan sonra eğlenme konusunda büyük iştah duyan insanlık bugün de aynı durumu yaşıyor.

6) İzole

Korona salgını nedeniyle bir grup sanatçı, eserlerini sosyal medyada paylaşmak amacıyla proje hazırladı. İzole projesi, yaklaşık 50 fotoğrafçının yer aldığı bir oluşum. Karantina sürecinde çok farklı yaklaşımlardan sanatçıları bir araya getiren proje üyeleri izoleproject.com sitesini bir sergi alanı olarak kullanıyorlar. Hikaye anlatıcılığını merkeze alarak farklı disiplinlerde üreten sanatçıları birleştiren projeye, süreç içinde yeni sanatçılar da dahil olacak.

Projeye katılan sanatçı Aslı Çelikel kendi yapıtı ile ilgili şöyle diyor;

Zaman kavramının yitip gitmesi, hangi gün hangi saatte ne yapacağımızın, üretmenin anlamsızlaşması. Belki de bunca zaman süregiden sistemin çalışmadığına şahit olmanın depresyonunu yaşıyorduk. Benim İzole Project için yaptığım pandemic devrim projem de bu mesele üzerineydi aslında.

“ Kurduğumuz bu sistemin çalışmadığına şahit olan kuşak bizleriz. Doğa kendini toparlıyor ve bizler ölüyoruz. Yanında da hâliyle insan ilişkilerimiz ölüyor. Bencilliklerimizle ve egolarımızla unuttuğumuz, korumaya çalışmadığımız doğa bizim haklı düşmanımız. Bir devrim oluyor ve şu an tekrar kurmaya çalışacağımız sistemi biz değil, çocuklarımız görecek. O yüzden dikkatle ve sevgiyle kurmalıyız.
Empati ve sevgi.
unutma!”

5) Tatsuya Tanaka’nın minyatürleri

COVID-19 zamanında, yüz maskeleri, tuvalet kağıdı ve diğer temel malzemeler güvenlik, önlem ve karantina ile eş anlamlıdır. Ancak Tatsuya Tanaka’nın devam eden Minyatür Takvim serisinde, günlük eşyalar altüst edilerek küçük açık hava maceraları setlerini yaratıyor. Katlanmış bir maske küçük bir çadır işlevi görürken, tuvalet kağıdı duvar tutucusundan karlı bir kayak tepesi olarak iner ve tekerleklerle donatılmış bir termometre hızlı bir yarış arabasına dönüşür. Japon sanatçı ve fotoğrafçının minyatür sahneleri için  https://www.instagram.com/tanaka_tatsuya/ hesabını takip edebilirsiniz.

4) @covidartmuseum instagram müzesi

Barselona’da yaşayan Emma Calvo, Jose Guerrero ve Irene Llorca isimli üç sanat tutkunu/yönetmeni bu düşünceyi ön planda tutarak Instagram üzerinden dünyanın ilk COVID dijital müzesini kurdu.

Sanat dünyasındaki hareketliliği sezen üç sanat tutkunu, pandemi sonrası dönemde bu sanat eserlerinin unutulmaya yüz tutmaması ve yıllar sonra da bir arşiv niteliğinde bugünleri anlatabilmesi için tüm eserleri bir platformda toplamaya karar verdiler. Çoğu alanda olduğu gibi sanat da bu dönemde yeni normale ayak uydurarak dijital platformlara taşınıyordu, bu yüzden onlar da dijital bir sanat müzesi kurmaya karar verdiler.

Şimdiye kadar dünyanın dört bir yanından yaklaşık 700 eser Instagram üzerinden paylaşıldı. Bu eserlerin bazıları kurucular tarafından seçilirken bazıları ise müzeye doğrudan sanatçıların kendisi tarafından ulaştırılmış. Bu sanatçılar arasında Marius Sperlich, Marcio Rodrigues, Banksy, Dave Pollot, Mous Lamrabat, Katherine Lam, CJ Lee ve Paola de Grenet gibi ünlü isimler de var.

3) Pandemi Günlerinde Fotoğraf- İstanbul Modern

Tüm dünya, hareket ve etkileşimin kısıtlama altında olduğu günlerden geçiyor. Kolay tarif edilemeyen, belirsiz ve tekinsiz bir zamanın içinde varoluşu anlamaya ve anlamlandırmaya çalışıyoruz. Bu dönem bazılarımız için yeni keşiflere vesile olurken bazılarımız için de geçmiş pratiklerini gözden geçirme ve onlara yeni anlamlar kazandırma süreci olabilir.

İstanbul Modern, dört duvarın sınırlarına hapsolduğumuz günlerde, “fotoğrafa dair neler yapabiliriz” sorusu üzerine beraber düşünebilmek amacıyla fotoğraf alanının aktörlerini bir araya getiren bir girişim başlattı.

Bu girişimle sanatçıları, pandemi günlerinde gerçekleştirdiği yeni çalışmalarını paylaşmaya davet ettiler. Farklı kuşaklardan 43 sanatçının katıldığı bu projeyi, İstanbul Modern’in çevrimiçi platformlarında izleyebilirsiniz.

Bu vesile ile fotoğrafik imgenin “şimdiye” tanıklığının ötesinde gelecekle olan güçlü ve sarsılmaz bağını hatırlatmak gerek. Hissettiklerimiz ile gördüklerimiz karşısında keşfedeceğimiz yeni anlamlar gelecek kuşaklar için önemli ve anlamlı bir kültürel miras olacaktır.

2) Refik Anadol – quantum memories, 2020

Hem pandemi koşulları, hem de yaşadığımız ekolojik krizin en olağan sonuçlarından biri de anlam arayışını doğa üzerinden sürdüren sanat işlerinin sayısındaki artış.

NGV trienalinin 2020 baskısı için sanatçı Refik Anadol, makine öğrenimi algoritmalarını kullanarak “kuantum anılarını” oluşturuyor. Video art dizisi, internetten doğayla ilgili 200 milyondan fazla görüntünün bir ifadesidir. bu görüntüler, makine öğrenimi algoritmalarıyla programlanmış bir süper bilgisayarla birlikte Google AI kuantum araştırma ekibi tarafından geliştirilen kuantum hesaplama yazılımı kullanılarak işlenir. ortaya çıkan gerçek zamanlı video, hem doğal dünyanın alternatif bir boyutu hem de dijitalleştirilmiş doğa anılarının radikal bir görselleştirmesi olarak düşünülebilir.

1) El Liceu operasının pandemi döneminde verdiği konser

Koronavirüs salgınından en fazla etkilenen ülkelerden İspanya’da salgın nedeniyle tüm konser faaliyetleri aylarca yapılamadı.

İspanya’nın Barcelona kentindeki El Liceu operası Covid-19 nedeniyle üç ayı aşkındır konser vermiyordu. Ülkede karantina önlemlerinin gevşetilmesinin ardından verilen ilk konser çiçeklerin, bitkilerin huzurunda gerçekleşti.

El Liceu operasının aylar sonra verdiği ilk konser için salondaki 2 bin 292 koltuğa bitkiler yerleştirildi. Konser sonrası bitkilerin her biri, Covid-19 salgınında görev alan sağlık çalışalarına verildi.