Return to previous page
Can Mocan

Can Mocan

“Fotoğraf sanatının benim için ne anlama geldiğini hiçbir zaman kendime sormadım. Çünkü fotoğraf çekmek benim için bir tür kendini ifade ediş, sözcüklerin yapamadığı biçimiyle bir ifade etme, yaşamı sürekli, üstelik bıkmadan usanmadan bir anlamlandırma çabası ve hep yeniden anlamlandırma çabası. Fotoğrafa başladığım ilk yıllarda analog kamera ve siyah beyaz film kullanarak portre ve belgesel fotoğrafları çektim. Bunu yapmamın son derece belli bir nedeni vardı: İnsanların kimi zaman acılarına kimi zaman en içten hallerine kimi zaman da içlerindeki neşeye ortak olmak. Yani insanların yaşamlarındaki izlere ortak olmak. O izleri yaşama dair iki zıt renkle, siyah ve beyazla o biricik anı kollayarak fotoğraflamaya çalıştım.
Aynı kalmayan zaman beni ve fotoğrafa bakış açımı da değiştirdi. İki zıt renk yerini renklerin çeşitliliğine ve sonsuzluğuna, yüzdeki izler de yerini mekânların izlerine bıraktı. Fotoğraftaki o biricik anı artık kurgulayarak ve renklerin gücünü kullanarak fotoğraflamaya başladım. Öznenin kendini apaçık ortaya çıkardığı fotoğraflarımın aksine yeni fotoğraflarımda öznenin silikleştiği, renklerin içinde unutulduğu ama hiçbir zaman kaybolmadığı hep orada belli belirsiz bile olsa da durduğu bir özne tasarımı aldı. Dolayısıyla fotoğraflarımda tek bir insanı konu almak yerine insanlığın bütününü konu almaya başladım. Bunu yaparken de vicdan, ölüm, yalnızlık, yabancılaşma, kaygı, bunalım gibi kimi kavramları işlemeye başladım.”
.

İstanbul’da yaşıyor ve çalışıyor.
 
Eğitim
 
2014 - 2017 MA Işık University, Social Science Institute, Art Theory and Criticism
2004 - 2009 BA Istanbul Bilgi University, Communication Faculty, Photography and Video
 
Kişisel Sergiler
 
2009 “The Directed” / Santralistanbul E-1 / Istanbul
2009 “The White Screen” / Ortaköy Art Gallery / Istanbul
2011 “The White Screen” / Tarik Zafer Tunaya Culture Center / Istanbul
2012 “The White Screen” / CKM / Istanbul
2012 “Downfall” / The Empire Project / Istanbul
2018 “Weird Black Handbook” / Daire Sanat / Istanbul
 
 
Karma Sergiler
 
2011 “Renaissance Photo Prizes” / The Mall Galleries / London,UK / Jury:Brian Aris , Philippe Garner, Michael Hoppen, Brigitte Lardinois, Rhonda Wilson MBE.
2012 “Based in Kadiköy” / Hush Gallery / Istanbul, Turkey
2013 "Hacked me in Intimacy" / Ark Kultur / Istanbul,Turkey / Curator: Ceren Turan
2013 "Faces" / Darkroom Gallery / Vermont, USA / Juror: Elizabeth Avedon
2015 "Post Hoc II" / Mine Art Gallery / Istanbul, Turkey / Curator: Dolunay May
2015 "Post Hoc III" / Mine Art Gallery / Bodrum, Turkey / Curator: Ayse Kosak
2016 "Imagination or a Fantasy of FutureI" / Kare Art Gallery / Istanbul,Turkey / Curator: Ali Gazi
2016 "Placebo" / artnivo.com / Istanbul,Turkey / Curator: Ali Gazi
 
Fuar ve Festivaller
 
2012 Contemporary Istanbul / Istanbul Convention and Exhibition Center
2015 Contemporary Istanbul / Istanbul Convention and Exhibition Center
2016 Foto Istanbul / Mixer Gallery / Istanbul

“Fotoğraf sanatının benim için ne anlama geldiğini hiçbir zaman kendime sormadım. Çünkü fotoğraf çekmek benim için bir tür kendini ifade ediş, sözcüklerin yapamadığı biçimiyle bir ifade etme, yaşamı sürekli, üstelik bıkmadan usanmadan bir anlamlandırma çabası ve hep yeniden anlamlandırma çabası. Fotoğrafa başladığım ilk yıllarda analog kamera ve siyah beyaz film kullanarak portre ve belgesel fotoğrafları çektim. Bunu yapmamın son derece belli bir nedeni vardı: İnsanların kimi zaman acılarına kimi zaman en içten hallerine kimi zaman da içlerindeki neşeye ortak olmak. Yani insanların yaşamlarındaki izlere ortak olmak. O izleri yaşama dair iki zıt renkle, siyah ve beyazla o biricik anı kollayarak fotoğraflamaya çalıştım.
Aynı kalmayan zaman beni ve fotoğrafa bakış açımı da değiştirdi. İki zıt renk yerini renklerin çeşitliliğine ve sonsuzluğuna, yüzdeki izler de yerini mekânların izlerine bıraktı. Fotoğraftaki o biricik anı artık kurgulayarak ve renklerin gücünü kullanarak fotoğraflamaya başladım. Öznenin kendini apaçık ortaya çıkardığı fotoğraflarımın aksine yeni fotoğraflarımda öznenin silikleştiği, renklerin içinde unutulduğu ama hiçbir zaman kaybolmadığı hep orada belli belirsiz bile olsa da durduğu bir özne tasarımı aldı. Dolayısıyla fotoğraflarımda tek bir insanı konu almak yerine insanlığın bütününü konu almaya başladım. Bunu yaparken de vicdan, ölüm, yalnızlık, yabancılaşma, kaygı, bunalım gibi kimi kavramları işlemeye başladım.”