Pınar Bora’nın plastik ve metal alaşım yüzeyler üzerine mürekkep ve kuru boya ile çizdiği ve boyadığı çalışmaları, 20. yüzyılın dönüm noktalarında yaşanmış ikonik sahneleri, fotoğrafları üzerinden yeniden yorumluyor.
1960’lardan bu yana sanatın bir parçası olan ve geçmişte üretilmiş eserleri alıntılamaya dayanan temellük sanatı için Hal Foster “Yanılsamayı teşhir eden temellük sanatı izleyiciden yüzeylerine eleştirel bir şekilde bakmasını ister” demişti. Böylelikle sanatçı, postmodernist çerçevede temsillerin gerçekliğe gönderme yapıp yapmadığını ya da ne şekilde yaptığını sorguluyordu.
Bora’nın temellük ettiği görüntülerden oluşan serisi de toplumsal belleğin dehlizlerinde bir yerde var olan sunulu imgelerin belgesel niteliğini ve gerçekliğini sorgularken, çağın beklentilerini karşılamak için kurgulanan kimliklerin kamunun belleğindeki konumunu yitirmesini, malzemeyi eritip deforme ederek vurguluyor. Her biri siyah beyaz bir fotoğraf karesi olan sahneler, ısı ve ateşin dönüştürücü gücü ile imgelerin yakıcı gücü arasında paralellik kurarak, temsillerin gerçekliğini/bükülebilirliğini sorguluyor.