Resim sanatı ile ilk tanışmam 80’li yılların sonunda ailemin evimize aldığı bir Necdet Kalay tablosu ile başladı sanırım. Sahip olduğum ilk eser de 90’ların ortasında annemin bekar evime gelip astığı bir Mustafa Ayaz idi. Takip eden yıllar içerisinde ise annemin resim sanatına artarak devam eden ilgisi ile müzayede katalogları, sanatçılar ile ilişkiler, sergiler ve galeri sahipleri ile sohbetler beni de zamanla bu dünyanın içerisine çekti.
Bilinçli olarak ilgilenmeye başladığım yaklaşık son 15 senedir odağım çağdaş sanat oldu hep. Önceleri farklı Türk sanatçılardan eserler edinmeye çalışarak başlayan süreç, beğenimin daha fazla olduğu sanatçıların değişik dönem eserleri ile çeşitlenerek devam etti. Çağdaş Türk resmini sırası ile heykel ve yine çağdaş yabancı sanatçıların eserleri takip etti.
Ülkemizin önde gelen koleksiyonerlerinin sergi ve kitaplarını gördükten sonra kendi meşgalemi tam olarak nasıl tanımlayabilirim bilemiyorum ama son dönemde kendi zevkim ve tabii bütçeme göre daha çok tercih ettiğim önemli sanatçıların nicelikten ziyade niteliği ağır basan eserlerini tutmaya gayret ediyorum. Ben her konuda herkese “ilk üçlerini” sormayı severim, eğer bana şu anda içlerinden eserlerini en beğendiğim üç sanatçıyı sorarsanız Alaattin Aksoy, Canan Tolon ve Seçkin Pirim derim herhalde. Gayret ettiğim bir diğer unsur ise eserlerimi kullanabilmek. Tercih ettiğim tüm eserleri değiştirerek evimin bir köşesinde kullandığım gibi daha etkileşim içerisinde olabildiğimi düşündüğüm heykel, enstalasyon ve video art gibi eserlere ağırlık vermeyi ihmal etmiyorum.