Emre Dökmeci sizin için seçti

Emre Dökmeci, son 20 yılını sanatla geçirmiş Türkiye’nin önemli koleksiyonerlerinden biri… Geçtiğimiz Şubat ayında Ankara CerModern’de Ali Akay’ın küratörlüğünde “Aklımda Bir Delilik Var” adını taşıyan koleksiyon sergisi ile birlikte yaşadıkları sanat eserlerini izleyici ile paylaştılar. Koleksiyonlarında Franz Ackerman, Haluk Akakçe, Erol Akyavaş, Yüksel Arslan, Ramazan Bayrakoğlu, Tony Cragg, Wim Delvoye, Şükriye Dikmen, Cem Dinlenmiş, Burhan Doğançay, Fırat Engin, Jan Fabre, Andreas Gursky, Peter Halley, Karin Kneffel, Jannis Kounellis, Burhan Kum, Mustafa Kunt ve Özlem Günyol, Şükran Moral, Sarah Morris, Fikret Mualla, Hermann Nitsch, Seçkin Pirim, Gerhard Richter, Berke Soyuer, Fahrelnisa Zeid, Arslan Sükan, Ali Emir Tapan, Ali Taptık gibi çağdaş sanatın bir çok öncü ismi yer alıyor. Koleksiyonlarında yerli ve yabancı sanatçılara yer vermelerinin yanı sıra sanatçıların yaşları da, kariyerleri de çeşitlilik gösteriyor… Keza bu çeşitliliği yapıtların medyumlarında da bir kez daha görebiliyoruz.

Emre Dökmeci, koleksiyonunu şu şekilde tanımlıyor; “Biz de pek çok koleksiyoner gibi öncelikle bildik modern eserlerle başladık. Mihenk taşımız Fikret Mualla’ydı. Zaman içerisinde kendi yolumuzu çizdik. Çağdaş Türk sanatının önemli isimleri ile tanışmaya başladık. İlerledikçe olgunlaştık. Edindiğimiz eserlerin birbiriyle iletişime geçtiğini düşünerek motive olduk. Koleksiyonda en önemli konu bilgi ve zaman. Dolayısıyla koleksiyoner olmak beraberinde sorumluluğu da getiriyor.
Türk sanatçılara karşı sorumluluğumuzla uluslararası sanatçılara yöneldiğimiz gibi benzer bir kurgu ve hatta refleks ile genç çağdaş sanatçılara destek olmak adına da daha çok araştırma ve keşif sorumluluğunu da taşıyoruz.

Jacqueline Roditi - The Plug

Dökmeci, yapıtlarla kurduğu ilişkiyi ve seçtiği bu dört işin sebeplerini şu şekilde açıklıyor; “Genel olarak koleksiyonuma beğendiğim işleri alıyorum ama beğenimi tetikleyen unsur yapıtın beni düşündürmesi… Estetik algının yanı sıra düşündüren işin çağdaş sanatta önemli olduğuna inanıyorum…

Jacqueline Roditi - The Orgasm

Roditi’nin fotoğraflarında duyguyu çok güçlü bir biçimde aktardığını görüyorum. The Orgasm’da, figüre çok az ışık yansıyor modelin yüzünü çok az görebilmemize rağmen çarpıcı bir biçimde ‘o an’ı bize net bir biçimde hissettiriyor. The Plug’ın bana düşündürdükleri ise yaşamda herşeyin eşli kurgulandığına dair… Bu fotoğrafta, mekan çok iyi kompoze edilmiş ama bunun yanında verdiği ‘yalnızlık’ duygusu işi daha ilginç kılıyor benim için.

Hasan Deniz - İsimsiz

Hasan Deniz’in işinde de aynı durumu görmek mümkün. Niteliğini yitirmiş bir yolda, ne zaman ve nereden geleceğini bilmediğiniz bir otobüsü bekleyeceğiniz durak, değişimlerin ve zamanın getirdiği yalnızlığı çağrıştırıyor.

Gözde Türkkan - Full Contact - Phuket Self-Portrait

Gözde Türkkan’ın Phuket Self’in de ise Cindy Sherman’ın işlerini anımsatan bir estetik görmek mümkün. Uzak Doğu’daki kadına yönelik cinsel istismara göndermesi bulunan bu iş izleyiciyle göz göze gelen figürün bakışlarında daha da derin bir anlam kazanıyor. Burada sanatçının figür olarak kendisini kullanması, yani bir otoportre özelliği taşıması açısından da işi özel buluyorum.