Bu karantina süreci hepimizi farklı alışkanlıklara, deneyimlere ve üretimlere yönlendirdi. Yer değiştirmeden, yolculuk etmeden, barındığımız ve çalıştığımız mekanları birleştirerek, ellerimizi hamura, toprağa, boyaya değdirerek, sessizce ya da velvele ile yaşıyoruz. “Düşlere daldığım zaman, görüyorum. Bir yolculukta bundan daha fazla ne yapabilirim? Sadece hayal gücü çok zayıf olan insanlar, bir şeyler hissetmek için yer değiştirmeye ihtiyaç duyar” demiş Pessoa. Ne yapalım, mecbur dinleyeceğiz sözünü; evlerde kalıp kendi yolculuklarımıza çıkarak, hayatı bir de böyle yaşayarak… Çok sevdiğimiz atölye ziyaretlerini bu aralar yapamıyoruz ama iletişimde kalarak ve paylaşarak birbirimizi beslemeye devam ediyoruz. Sanatçılara pandeminin atölye ortamlarını ve üretimlerini nasıl değiştirdiğini ve bugünlerde ne üzerine çalıştıklarını sorduk. Atölyelerinden güncel bir fotoğrafla birlikte yanıtlarını sizinle paylaşıyoruz.
Ahu Akgün, İstanbul
“İçinde bulunduğum gönüllü karantinanın 5. haftasındayım ve son 3 haftadır atölyeme gidemiyorum. Evimizdeki çalışma odamızı sanatçı eşim Levent Aygül ile atölyeye dönüştürdük. Lisans yıllarımdan beri ilk defa sırt sırta duran şovaleler arasında çalışıyorum. Yalnız olmamak güzel tabii ki ama söz konusu çalışma ortamı olunca ikimizin de ara ara zorlandığını hissediyorum. Dikkatim haliyle çok dağınık olduğundan şu ara sadece resmetmenin kendisine yoğunlaşabiliyorum. Bu da bana iyi geliyor. Bu dönem bir şeylere evrildiğinde ürettiğim işler muhtemelen ev içinde karşılaştığım nesneler, anlık hisler ve özlemlerimden oluşacak.”
Aslı Torcu, Paris
“Pandeminin varlığı hayatımızı etkilemeye başladığından bu yana zaten tedirginlik duygusu “normal” sayılabilecek çalışma ritmimi fazlasıyla bozdu. Endişe, çaresizlik ve korku üçlüsü pek çoğumuzun olduğu gibi benim de hayatımı dolayısıyla üretimimi kontrolü altına aldı diyebilirim. Sokağa çıkma yasağı ilan edileceği gün evimin yakınında bulunan atölyemin binasına da giriş çıkışların sınırlanacağını ve gereken malzeme neyse yasağın başlangıcından önce gidip almam gerektiğini öğrendim. İki yıl öncesine kadar ev dışında bir atölyem olmamıştı ama şimdi tekrar eve dönüp yeniden olanaklar dahilinde bir çalışma alanı oluşturmam gerekiyordu. Çok şanslıyım ki şu an oturduğum evde pek kullanılmayan bir oda var, ben de bu odanın bir köşesine elimdeki malzemelerle bir köşe düzenledim. Bu malzemeler kağıt, kalem suluboya, pastel, az biraz da yağlıboya, boyutlar sınırlı, mekan da öyle. İlk haftalar oldukça bocaladım, çünkü ne de olsa atölyem yalnızca bana ait istediğim gibi deneyimleyip, düşünebileceğim, çalışabileceğim bir özgürlük alanıydı. Bu günlerde biraz daha alışmaya başladım ancak ilk başta da bahsettiğim ve neredeyse mütemadiyen içimi kaplayan endişe, çaresizlik ve korku üretime odaklanmamı çok zorlaştırıyor. Yine de sıyrılıp, özgür olamadığım bu yeni yaşamın içinde bir şeyler yapmaya çalışıyorum. Düşüncelerimi toparlayabildiğim anlarda kafamda oluşan bir kaç izleği takip ediyorum. Bunların içinde bir süredir ilgilendiğim mineroloji kaynaklı imgeler ve bu oluşumların asıl konum olan bellek ile ilişkisi üzerine bazı çalışmalarım var. Minerallerin beni fazlasıyla etkileyen görselliği ile yeni malzemeler deneyerek katmanlı bir bağ kurmaya çalışıyordum ve bu süreçte özellikle soyut ve organik manzaralar ortaya çıkmaya başlamıştı. Şu an içinde bulunduğum çalışma koşullarında ise daha grafik, desen ağırlıklı bir yöntem izliyorum. Aynı zamanda yaşamakta olduğumuz bu idrak etmesi ve kabullenmesi güç süreci de elimdeki bu imkanlarla ve toparlayabildiğim düşüncelerim dahilinde bir günlük yazarmış gibi sanatçı kitabı formunda somutlaştırmayı umuyorum. Her ne kadar karamsar da olsa özgürlük umudunu henüz bulamadığımız bu günlerde yaratma eyleminin sıkışmış ve çırpınan bir hayal gücünden daha fazlasını ortaya çıkaramayacağını düşünüyorum.”
Mehmet Öğüt, İstanbul
“Pandemi sonrası atölyeme çok az gidebildim. Atölyedeki çalışma ortamını eve taşıyamadığım için de sanatsal üretimimin azaldığını söyleyebilirim. Fakat aktif üretim için kendi donanımlarımızı arttırmanız gerekmekte. Bu nedenle bende bu süreci biriktirme dönemi olarak değerlendirmekteyim. Bu birikimleri aktif olarak üretimime aktarmayı umut ediyorum. Ev ve atölyem farklı mekanlar. Daha öncesinde aktif olarak atölyemde üretiyor ve sanat eğitimleri veriyordum. Şimdi bu eğitimleri dijital ortamda devam ettiğim için atölyeyi bir tek ben kullanıyorum. Aslında Pandemi sonrası çalışma ortamın çok değişmedi sadece daha az kullanabiliyorum diyebilirim.
Bugünlerde daha çok online sanat eğitimi konusu üzerinde çalışıyorum. Bu noktada da tüm sanatsal bilgi ve becerilerimi kullanmaktayım. Hem aktif olarak online dersler için kaynak oluşturmaya çalışırken hem de bir sanatsal üretim biçimi olarak ortaya çıkan kaynakları sanat nesnesi olarak kurgulamaktayım. Kaydetme, kaydedilme, aktarma durumunu fiziksel gerçekliğin ötesinde farklı bir iletişim biçimi olarak değerlendiriyorum. Bu çerçevede ele aldığım konu; bizi sosyal hayata bağlayan teknolojilerle olan ilişki biçimlerimiz. Bu doğrultuda bu durumu sorgulamaya yönelik içerikler üretmeye çalışıyorum.”
Okay Özkan, İstanbul
“Pandemi süreci birçok kişi gibi benim de eve kapanmama sebep oldu. Bir yandan geçmişte başladığım işlere devam ederken bir yandan da pandemi sürecine dair işler üretmeye başladım. Eve kapanmak hayatımı ve üretimimi “ev” hatta “oda” sınırlarına indirgedi. Doğrusunu söylemek gerekirse Alvin Lucier’in “I am sitting in a room” çalışmasında olduğu gibi mekanın katmanlarını keşfettiğim bir yaratıcı tekrar sürecinin içinde hissediyorum.
Bugünlerde bir süredir üstünde çalıştığım istilacı türler, post kolonyalizm ve ekoloji ekseninde ilerleyen bir çalışmaya devam ediyorum. Geçmişte başlayıp halen devam eden işleri gözden geçiriyorum. Bununla birlikte pandemi sürecine dair çizimler yaptığım kendim için bir çeşit karantina günlüğü tutuyorum.”
Yazı: Özge İnal
Mayıs 2020