Alper Aydın / Selin Balcı / Ayça Ceylan / Elçin Ekinci / Erdal İnci / Ali Şentürk
Küratör: Rana Kelleci
21.04.-21.06.2017
Nietzsche, Ahlakın Soykütüğü Üzerine* adlı çalışmasının ikinci makalesinde modern toplumda baskının kaynaklarını açıklamak için “bellek” kavramından yola çıkar. Ona göre belleğin yaratılması ve devamını hedefleyen pratikler suçluluk ve utanca yol açarak bireyleri hayatın yoğunluğunu yaşamaktan alıkoyar. Başka bir deyişle, onları eylemsiz yani baskıya açık bir halde bırakır.
“Bellek Kisvesi Altında”, bellek ve baskı kavramlarının ilişkisine odaklanarak, Nietzsche’nin fikirleri ile güncel dünyamız arasındaki bağlantıları araştırıyor. Seçilen eserler bu araştırmayı global bağlamdan yerele ve bireysele doğru inerek sürdürürken, sergi başlığı bellek kavramına dair bir şüphe yaratarak daha derin bir sorgulamanın önünü açmayı hedefliyor.
Selin Balcı’nın video çalışması ‘Dünya’, dünya haritasının pano üzerinde kontrollü mikrobik büyüme yoluyla oluşturulmasını gösterir. Evrenin ve evrimin erken dönemlerine referans vererek izleyiciye insanoğlunun geçmişi anlamlandırma ve kategorize etme uğraşını sorgulatır. Ayrıca, modern dünyanın bellek yaratmak ve korumak için en önemli araçlarından biri olan tarih yazımına değinir.
Alper Aydın, ‘Taşların Gerçek Ağırlığı I’ adlı işinde, doğup büyüdüğü Karadeniz’in Yason Burnu’ndan bir manzarayı ufak bir müdahale ile izleyiciye sunar. Sanatçı her taşın ağırlığını, su bazlı boyalarla üstlerine yazmıştır. Mekanın tarih boyunca misafir ettiği kültürler sayesinde edindiği çok katmanlılık doğanın belleği ile de paralellik gösterir. Zaman içinde doğal yapılar da dönüşümden geçmiştir ve bu dönüşümün izleri taşlarda sürülebilir. Taşların ağırlıklarını belgeleme eylemi insanoğlunun belleği yaratma ve kaydetme arzusuna benzerken, doğaya zarar vermemesi için seçilen geçici boya, türümüzün bu konudaki becerisini ve yeterliliğini tartışmaya açar.
Erdal İnci’nin ‘İstiklal Caddesi’ adlı video çalışmasında, ışık tekrar eden hareketler halinde izleyiciye sunulur. Osmanlı döneminden beri değişik sosyal çevrelerden insanlar için bir karşılaşma zemini olan İstiklal Caddesi, İstanbul’un önemli turistik ve kültürel bölgelerinden biri olarak eserin arka planını oluşturur. Eserde tekrar, monotonluğu ifade eden bir motif olarak okunabilir. İstiklal Caddesi ve civarında, mutenalaştırma ve güncel politikalar ekseninde dönen tartışmalar düşünüldüğünde bu motif, baskıyla ilgili bir öngörü niteliği taşır. Tartışmalar sıklıkla kültürel hafızanın yıkılması ve farklı anlamlar yüklenerek yeniden inşa edilmesini içerir. Bu açıdan eser, Nietzsche’nin baskının önkoşulu olarak konumlandırdığı bellek üzerine güncel dinamikler içinde bir sorgulama getirir. Baskıya yol açan salt belleğin varlığı mıdır yoksa yıkılışı da mı?
Ayça Ceylan’ın ‘Akıl ile Kilitlenmiş Suret Bahçesi II’ adlı fotoğrafı, sanatçının tarihi mekanlarda gerçekleştirdiği bir performans projesinin dokümantasyonudur. Performans Antalya yakınlarında bulunan Patara antik kentinde gerçekleşir. Çok katmanlı tarihiyle bu bölge tarihçiler, arkeologlar ve geçmişi anlamlandırmaya ve kategorize etmeye çalışan tüm meslek kolları için önem arz eder. Performansında danstan da yararlanarak insanın daha duygulara dayalı, primitif yönünü araştırır. Dansla harmanlanmış bir performansı kültürel belleğin yaratılması açısından dikkat çekici bir mekanda gerçekleştirerek, bu konuya ilişkin bir sorgulama getirir: Belki de geçmişi bu denli bilmek bugünü yaşamamızı engelliyordur?
Elçin Ekici’nin, Tanımlı Varlık Sahası adlı yerleştirmesi sistemli bir şekilde dizilmiş olan pergellerden oluşur. Pergeller bulundukları duvarın alanıyla sınırlı bir düzlemde kendi sınırlarını çizmeye çalışırlar. Çizdikleri çizgiler kimi zaman bir daireye ulaşır ve bir döngüyü tamamlamış olur. Kimi zaman birden fazla döngü yapar, birbirleriyle karşılaşır ve kesişirler. Bu, modern toplumun bireye çizdiği sınırların, yani baskının, doğrudan bir temsilidir.
Ali Şentürk’ün ‘Sana Gül Bahçesi Vadetmedim’ adlı fotoğrafı bir heykele aşık olan akıl hastasının hikayesi üzerine kurgulanır. Çoğunlukla maddi veya manevi bir varlık sahibi olmayan bireyler olarak akıl hastaları otoritenin çizdiği sınırların dışında yer alır. Bir akıl hastasında, manevi varlıklar sınıfındaki bellek de sıklıkla parçalar halinde, bölünmüş olarak bulunur. Bu, otoritenin veya baskı kaynaklarının ona etki edememesinin temel nedeni olarak düşünülebilir. Eser, Nietzsche’nin baskıcı olarak değerlendirdiği modern toplum içinde alternatif bir varoluş şeklini gün ışığına çıkarır.
*Friedrich Nietzsche, On the Genealogy of Morals: A Polemical Tract, Second Essay, Guilt, Bad Conscience and Related Matters, translated to English by Ian Johnston, 2014, re-edited from the version of 2009.